Ay'ın Karanlık Yüzündekiler.

22 Haziran 2011 Çarşamba

Stardust.


Yağmur altında kalmış iki ruhtuk.İki ruhtuk biz,yeryüzüne düşmüş,atılmış,içlerindeki cam kırıklarını kanatarak yasak elma içinde sunan.Yalnız ve ıslak a ş k l a r ı n altında,kuytuda beliren iki küçük mantar parçası.Zehirliydik,yalnızca iki ruhun birleşmesinden oluşan bir panzehirdik seninle.Toprak,köklerimizi sımsıkı bedenine tutmuş,biz dilimizin ucundan ağaç kökleri kusuyorduk birlikte..
Yağmur yağıyordu.
El ele tutuşup danseden iki uzay boşluğuyduk seninle.Acılarımız Saturn'un buzdan halkalarında eriyip giderken biz ölü yıldızlar doğuruyorduk kainatin bedeninde.
Işık yılı uzaklığındaydı gözlerim gözbebeklerinin içinde.Soğuğun içinde bükülmüş kanımı doyuruyordum bedeninin derinliklerinde.
Gözlerin gülüyordu.
Parmaklarının ucunda kıvrılmış minik kelebek kanatları gibiydi artık yalnızlığım.Uçarcasına kanat çırpıyordu camdan bileklerin.Kalp damarlarım gözyaşı dolarken,içimde büyüttüğüm kara deliklerden akıyordu kırılgan renklerin.
Birbiri içinde renk bulmuş iki kayıp ruhtuk biz.
Ve sen,içinde kaybolduğum en güzel gezegendin..
Sonsuza dek,toprağın bedenine düşmüş ilk kanın bedelini ödeyecektik,bize uzak takım yıldızlarının yangına tutulmuş avuç içlerinde..
Yağmalanmış ruhumuzu temizleyecek damlalardı işte o gün bedeninden akan..
Ve yeni bir uydusu vardı artık etrafımızda dönen, konuştuğumuz suskunlukların..
Biz birbiri içinde kaybolmuş iki krater parçasıydık,üzerine basılamayacak kadar zehirliydi hislerimiz.Dokunarak yarattık kendimizi.Bakışlarından bir dünya yarattık.Sonsuz hayaller vadisinde koştuk sonra seninle..Arkamıza bakmadan.Korkusuzca.Çünkü tüm çıkmaz sokaklar birbirimizin damar yollarına açılıyordu artık..

4 Haziran 2011 Cumartesi

Venus


Oturuyorduk,bahçemizin kuytu kucağında.Burası hep ıslaktır dedin,Hiç Güneş almıyor.Ben ağız dolusu melankolinin içinde yüzerken,ellerimin titremesi yansıyordu gözlerinin şeffaf duvarlarına.
O an ikimizi de öldürmek istedim.Acıdan kurtaracak,sonsuz huzuru kesiklerimizin boğduğu bileklerimize takacakmış gibi.Manyak gibi gülmek sonra kollarına tutunurken,küçük bir gamze kıvrımının içinde uzanırken dünyayı yeniden keşfetmek alyuvarlarında.Görünüşümüzü keşfetmek,bedenimi senle tanımak,saçlarımı makas darbelerine mahkum kılıp,kıyafetlerimi parçalamak istedim.
Korkularımın getirdiği paranoyalardan elbise dikmek istedim üzerime.Hem bence hastalıklı düşüncelerimden birer saç modeli geliştirmeliyim ikimize de.Saçmalıklarımdan gözlükler,siyah olacak -toz pembe görecek kadar aptal olamadık henüz-,düşlerimizden kamyon ayakkabılar.Sen serindin ben ılık.Orta yolu bulabilmeyi henüz başarabilmiştik.
Sarıldım gözeneklerine.
Taze uçurum kokunu hücrelerime çektim.
Kirpiklerimi örttüm dudaklarının üzerine.
Sen gülümsedin,ben nefesimi tuttum.
Ben çocuklaştım,sen kanatlandın.
Seviyordum.
Seviyordun.
Göz bebeklerimizi ağacımızın dallarına ödünç bırakıp hayallerimizin ülkelerine yuvarlanıverdik,koyu kahve gecelerin arasından..
Çıplak seslerin yankılandığı,kırmızı ruj bulaşmış yatak çarşafları kıvrımlarında..

Ay Günlüğünden Alıntılar.


Geçmişten Gelenler.