Ay'ın Karanlık Yüzündekiler.

4 Haziran 2016 Cumartesi

You punched me right in the heart.

Yüzüme yediğim yumruğun etkisiyle yere savruldum.
Ağzımın kenarına bulaşan kan, gülümsememe karıştı. Toprağa bulanmış üstüm, geceyarısına karışmış, yırtılmış avuçlarım. Olduğun yerden doğrul, "KALK", tekrar. Ayağa kalkmaya çalışmak eskisi kadar zorlamıyordu artık. Buna alışıktım. Yere düş, kalk, tekrar düş, daha çok düş, sürekli düş. Ne kadar devam edecekti bu düşmeler? Daha ne kadar sabitleşebilirdim kendi evrenimin merkezinde? Belki de olduğum yerden kalkmamam gerekiyordu. Ne kadar çaba gösterirsem o kadar düşüyordum sanki. Aldığım bu darbeler bedenimi bin yıllık meşe ağaçlarına dönüştürmüştü işte. Hissizlikten ölüyordum. Kabuğumda açılan derin yarıklardan artık kaybolmaya yüz tutmuş bir bekleyiş sızıyordu. Ölüyordum.

Gözlerimi tekrar açtığımda, kaburgalarıma yediğim o sert tekme ile havada süzülüyordum. Hiç bir zaman sakince yere düşen bir insan olamamıştım zaten. Artık insanlıktan anlayışın ne ise. Bu benim tarzım değildi. Hep, ama hep en kanlısı, an acılısı olmak zorundaydı. Bu benim için yaratılmış özel bir muameleydi. Göğüs kafesimin ardında hissettiğim acı artık oraya yerleşmişti. Geçmiyordu. Sürekli yanan ve sürekli renk değiştiren soğuk bir yangına dönüşmüştü. Varlığına alıştığım bir yaratık gibiydi. Zamanla büyüttüğüm, değiştirdiğim, geliştirdiğim bir canavar gibiydi. Hep oradaydı. Sessizce oturup gözlerimin ta içine bakan bir canavardı o. Ara sıra aptallıklarıma bakıp küçümseyici bir dudak kıvrımı yolluyordu gözbebeklerimin derinlerine. Göğüs kafesim yanıyordu. Doğrulmaya çalışıyordum. "KALK", kimsenin bana bunu demesine gerek yoktu. Biliyordum, kalkacaktım.

Parçalanan dizlerimden destek alıp güçlükle olduğum yerde doğruldum. Yüzüme dağılan kanı silmeye gücüm yok. Sıradaki hamle bende şimdi, ne yapacağım? Vuracak mıyım tekrar? Görmezden gelip, hiçbir şey olmamış gibi geçip gidecek miyim yanından? Kırılan gururumu yalnızca bu çirkin savaşın ateşinin soğutabileceğine inanmıştım bir zamanlar. Oysa şimdi bitmesi için, bunları hiç yaşamamış olabilmek için ölebilirdim.

Yüzümü gecenin serinliğine dayayıp asla gelmeyecek olan o son hamleyi bekliyorum. Bu savaşın aramızdaki tek bağ olduğunu bilerek beklediğim gibi. Belki de bu yüzden hala pes etmiyordum. Sana ne yaptıysam, bana aynısını yapacaktın biliyordum. Bana ne yaparsan, aynısını sana yapacaktım, biliyorum. Ama artık istemiyorum.

Hissizliğimin arasından keskin bir acı kaplıyor zihnimi. Artık kaçmak yok. Karşılık yok. Oyunlar, "belki" içeren bekleyişler, hiçbir şey yok. Gelecek tüm hamlelere hazırlıklıyım. Son bir hamle ile kalbimin üzerindeki tüm o ağırlık yok olacak. İşin kötüsü, ardımda bıraktığım bu dev enkaz gibi, bu kurtuluşu da yine sen müjdeleyeceksin, biliyorum.



Ay Günlüğünden Alıntılar.


Geçmişten Gelenler.